

79
yok. Ne olur sen birazcık bizim orada ev sahipliğimizi yap’ dedim. Konaklamada da çok ilginç
bir hadise var. Takımı denize yakın küçük bir otelde yatırdık. Ben ve Ersin bir plajın büyük
kabinlerinden, bungalov gibi bir şeydi, birini kiraladık. Ben ve karım plaj kabininde kaldık.
Ersin ve karısı Servet ve onun annesi onlar da başka bir kabinde kaldılar. Bu arada fabrikadan
aşçı Fethi ustayı beraberimizde götürdük. Fethi usta spor hastasıdır. Daha o gün çıktı ortaya.
Dolayısıyla aşçıbaşı olarak o geldi. Fabrikadan birazcık nevale aldık ve o plajın önündeki
yerde de karnımızı doyuruyoruz. Yani sporcular da orada yiyorlar. Çünkü sporcuların yemek
parasını ayrıca verecek paramız yok, kendimiz yaptık. Orhan Mirzanoğlu bir kısmının masrafını
üstlendi. Bir iki tane yemek o verdi. Geri kalanını biz fabrikadan getirdiğimiz nevaleyle, etle
diğer sebzelerle, Fethi ustanın pişirdiği yemekleri o bizim kaldığımız kabinin beton platformunda
yedik. Bunu niçin böyle yapıyorduk
?
Çünkü kulübün kurulmasına baştan beri karşı olan bir
ekip vardı fabrikanın içinde. Şimdi onların isimlerini burada anmak istemiyorum. Bu insanlar
adeta
‘sanki biz işte kulüple fabrikanın parasını kötüye kullanabiliriz’
endişesini taşıyordu. Bu
nedenle 25 kuruş masrafı fabrikaya yaptırtmadık. O arkadaşlar da geldiler, bizi adeta uzaktan
takip ediyorlardı. Bir taraftan TOFAŞ SAS kulübünün kazanmasını bir taraftan da idari ve diğer
sıkıntılara sebebiyet vermemek istiyoruz ki, başımız da daha işin başında sıkılmasın. Dolayısıyla
bu yemeğe, sporculara verdiğimiz bu yemeğe benle Ersin katıldık. Beraberimizde gelen aile
fertlerimizi katmadık. Çok üzülüyorlardı. Onlar yukarda, arada bir göz ucuyla bakıyoruz oraya,
onlar bize öyle bakıyorlar. Kabinin orada oturmuşlar, benim karım, Servet ve Servet’in annesi.
Yani bak işte bunlar karı koca eşleriyle birlikte TOFAŞ’ın malını yiyorlar dedirtmemek için yaptık
bunu.
Yani TOFAŞ Spor Kulübü’nün kökü bu kadar özveriye dayanıyor. O bakımdan benim
bazı hassasiyetlerim var. Hakikaten bir özveri vardı, bunları sevgiyle ve hürmetle anıyorum.
Görüyorsun ki burada başından itibaren bir kollektif inanmışlık, isteklilik ve gayret var. Bu
yalnız benim kişisel gayretim değil. Ben daha çok risk alıyorum ama neticede bu işi teşvik
eden, içinde yer alan, cesaretlendiren,
‘Yapalım’
diyen de bir insan grubu var. ‹şte Nedim
gibi, Ersin gibi, Nuri ve Bahri, rahmetli Suat Maner gibi… Hakikaten samimi ve sporla ilgili
ancak taraftar olarak içinde bulunmuş, mahallesinde, okulunda spor yapmış insanlar. Büyük
ölçüde sporla ilgili bir tek kişi benim. Bir de Doktor Murat var. ‹şte doktor atletizmde milli
olmuş, ben de basketbolda genç milli takımda oynamışım. Ama benim de becerim sınırlı.
Neyse, yüzbaşı Lucas karısıyla geldi. Daha ilk antrenmana çıktı ve sakatlandı. Ondan sonra
işte biz müsabakalar yaptık. Zor bela da olsa birinci olarak kazandık. Hatta Candan Tekin’i
filan biz orada gördük. Candan Tekin Konya Ereğli’sinde guard oynuyordu. Ben orada
gözüme kestirdim onu. Yani Candan Tekin’in transferi de böyle. Ondan sonra Antalya’da
Anadolu Kupası’nda birinci ve ikinci olanlar, ikinci lige terfi için Eskişehir’e gitti. Antalya’da
Birol’u da oynattık, biz antrenörsüzdük. O zaman bizde bir antrenör problemi çıktı. Biz Birol’u
oynatmak zorundaydık. ‹lk önce o direndi oynamamak için, ben zorla onu oyuna soktum.
Yoksa kaybediyoruz. Daha önce Bursa’da da kaybediyorduk. Bursa’da da zorla soktum