

76
kiloyum. ‹tfaiye şefi Mirza oynuyor. Yani hepsi fabrikanın insanları, en iyi voleybolcu Yavuz
Tavus’tu. Yavuz o sırada erkek lisesinin son sınıf talebesi. ‹çimizde sporcuya benzer bir tek
adam o. Karşımıza MAKO takımı çıktı, Bursaspor’un bütün voleybolcularına MAKO forması
giydirilmiş. Bunlar kafamıza vura vura, bizi 3-0 yendiler. Perişan olduk ama bir de hırslandık.
Nerdeyse kavga edeceğiz. Yani o kadar moralimiz bozuldu. Çünkü yapacak hiçbir şeyimiz
yok. Çaresiziz. Kaçmak da huyumuz olmadığı için sonuna kadar o eziyeti yaşadık. Maç öyle
bitti. Pazartesi günü de bir haber aldık ki Bernar Bey fabrikaya gelecek. Bernar Bey maçın
hemen akabindeki hafta herhalde salı günüydü, geldi. Bir gün evvel de MAKO’ ya gitmiş.
Öğrenmiş ki
‘küçücük MAKO dev TOFAŞ’ı perişan etmiş!’
Öğle yemeğinde işte klasik olarak kocaman bir masa var ve bütün yönetim takımı gelen üst
düzey misafirlerimizle birlikte yemek yiyoruz. ‹talyan ve Türk müdürlerin olduğu kocaman bir
masa. Guarnero, eski ilk ‹talyan Genel Müdürü… Sonra fabrikanın Kurucu Müdürü Martinotti
var. Martinotti müthiş iddialı, çok çalışkan, dünya çapında iş yapmak istiyor. Ödünsüz bir adam.
TOFAŞ en büyük şanslarından birisi. Oldukça deneyimli. Biz ise ilk ya da ikinci işimizdeyiz.
Bize hiç göz açtırmıyor. ‹nanılması güç bir öykü. Dilerim bir gün birileri TOFAŞ’ın ilk 10
yılını kitaplaştırır. Muhtemelen Colombo var. ‹kinci büyük müdür… Ondan sonra fabrikanın
üretimden sorumlu müdürü var. 15-20 kişilik bir kadro. ‹ş ağırlıklı konuşmalar oluyor. Bernar
Bey birdenbire bir laf attı.
‘Kuzum... Kocaman TOFAŞ’lıları bizim küçük MAKO perişan
etmiş! Kim bu TOFAŞ’ın mesulü
?
‘
dedi. Biliyor tabi kimin olduğunu…
‘Efendim maalesef
böyle oldu’
dedim.
‘Nasıl mağlup olursunuz siz
?
’
dedi. Dedim ki
‘Karşımızda Bursaspor
takımı’na forma giydirmişler, bizdeyse ben çıktım bu kilomla voleybol oynadık’
. Bernar
Bey tabi bu meselenin üzerine gidiyor. Benim anlattığım şeyi sonradan yorumluyor. O bizden
sporu biraz daha iyi örgütlememizi istiyor. Çünkü Bernar Bey çok akıllı bir adam. Doğrudan
talimat vermez ve boşuna da laf konuşmaz. Bernar Bey’in her lafında mutlaka bir şey araman
lazım. Ondan sonra aramızdaki diyalog öyle bir sert cereyan etti ki,
‘Bernar Bey biz bu işi
yaparsak fena yaparız’
dedim.
‘Ne demek o fena
?
‘
diye sordu.
‘Bu işi çok iyi yaparız.’
dediğimde
‘Yap da göreyim’
dedi. Bernar Bey’in bana verdiği TOFAŞ SAS kulübü’nü kurma
yetkisiydi bu. Başka hiçbir belge ya da hiçbir şey yok. Herkesin önünde,
‘Yap da göreyim’
demesi o kadar kuvvetliydi ki… Artık neyi yapacağım, nasıl yapacağım, hiç konuşulmadı öyle
bir şey. Ben de fena yaparım dedim. Ne demek fena yapmak, yani ne manaya gelir, çok
muğlâk o sırada o heyecanla söylenmiş, birazcık rahatsız olarak söylenmiş bir laf. Ondan
sonra biz
‘artık bu işi yapalım’
dedik. Nedim ve diğer arkadaşlarla yavaş yavaş TOFAŞ
Spor Kulübü tüzüğü hazırlamaya başladık. Kulübün resmi tescili 1973. Bu hadise 73 yaz
aylarında cereyan ediyor. Bu hadiselerin öncesi var. 73’de hemen cereyan etmedi. Dolayısıyla
biz resmen
‘bu iş nasıl oluru’
etüd ettik. Orada öğrendiğimiz şey, bir sene müddetle transfer
yapamıyorsunuz. Yani o sırada öyle bir kural vardı. Bir yeni spor kulübü bir sene müddetçe
dışarıdan yeni oyuncu alamıyor. Kendi kaynaklarıyla yetinmesi lazım. Biz o sırada araştırdık,
1974 senesinde Türkiye Ligleri’ne geçmek için kendini hazırlayan çok fazla bir kulüp yok