Previous Page  91 / 226 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 91 / 226 Next Page
Page Background

90

verdik. Yani bir masraf olmadı TOFAŞ Fabrikası’na. Aldığının fazlasını verdi.

Anlattığım kötü koşullar sırasında biz Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası’nı kazandık 76’da,

geldik işte çok büyük, müthiş bir olay. Yani hiçbir spor adamı olmasın ki bundan yerimizde

olmadığı için üzülmesin, hele güreş takımları, MTA, Şekerspor gibi, TEKEL gibi, bilmem ne

gibi. Adamların canları çıkmış yıllarca hiç bu kadar itibar elde edememişler. Dolayısıyla

gazetelerde haberler çıkmaya başladı.

‘TOFAŞ’ın bu başarısı balondur’

diye. Zaman zaman

bazı gazeteciler de kaşıyorlar olayları. Dolayısıyla zaman zaman

‘Biz TOFAŞ’ı yakalarsak

canına okuyacağız, karşımıza TOFAŞ güreş takımı çıkmasın’

gibi haberler çıkıyor. Gel

zaman git zaman artık biz bundan rahatsız olduk. Ben ondan sonra gittim, Türkiye’nin en

güçlü gazetelerinden birinin spor servisi müdürüne. Dedim ki, bak hep bu gazetelerinizde bu

haberler çıkıyor, şimdi biz bunu organize etsek bu adamlar gelmeyecekler. Bunu siz organize

edin gazetenizce, MTA ve Şekerspor’u TOFAŞ ile karşılaştırın. Biz aynı gün hem MTA ile

hem de Şekerspor ile müsabaka yaparız. Bir organizasyon yapalım ve ondan sonra kimin

iyi olduğu çıksın. Biz bunun için Bursa’da her türlü organizasyonu yapmaya hazırız. Ama

yeter ki bu organizasyonun olmasını siz sağlayın. Çünkü bunu ne federasyon yapabilir, ne

de biz davet etsek onlar gelir, bu böyledir. Güreşte öyledir, insanlar laf atarlar birbirleri ile

karşılaşmak istemezler. Dolayısıyla ben o gazetenin spor servisi müdürünü ikna ettim. O da

müthiş bir kampanya başlattı, etkili bir gazete idi. Böyle sütunlar sütunlar, MTA, Şekerspor,

TOFAŞ müsabaka yapmalıdır, yapacak, yapmalıdır, diye. Böyle bir mizansen oluştu ki MTA

ile Şekerspor’un Bursa’ya gelmekten başka çaresi kalmadı. Biz burada müthiş bir organizasyon

yaptık. Yani Bursa’nın köylerine kadar megafonlarla insanlar dolaştırdık. Çünkü biz biliyoruz ki

bizim seyircimiz Bursa şehrinin o şehirli nüfusu değil, bizim seyircimiz köylüler, yani Bursa’nın

çevresinde güreş sever vatandaşlarımız. Ama bunlara erişmek için gazete kullanılamaz. Çünkü

bunlar muhtemelen gazete okumuyorlar. Dolayısıyla bunun için ne kullanır

?

Davul, zurna tutup

köy köy dolaştırdık ve ilanlar yaptık. Bu arada bu müsabakalara Vehbi Koç ‘u da getirme şansını

yakaladık. Vehbi Bey’in çok ender olarak izlediği TOFAŞ SAS’ın güreş müsabakalarından biri

olan bu organizasyonun öyküsü de şöyle gelişti. Müsabakadan bir gün önce de Vehbi Bey,

kızı Semahat Hanım ile beraber TOFAŞ’a geleceklermiş. Hiç benim haberim yok. Bir baktım

ki beni çağırıyorlar aşağıdan Arslan Köksal Bey’in odasından. Vehbi Bey ile Semahat Hanım

orada oturuyor. Hoşgeldiniz, dedim. Hemen benim aklıma muzurluk geldi,

‘Efendim öğrendim

ki burada kalacaksınız. Bizim yarın çok önemli müsabakamız var. Siz de gelir misiniz

?

diye teklif ettim. Vehbi Bey

‘Hayır olmaz. Ben gelemem’

dedi. Aradan beş dakika geçti.

‘Efendim yarın o kadar önemli bir olay var ki bunu gördüğünüz zaman anlayacaksınız’

dedim. Semahat Hanım

‘Hayır, salonda bir olay olur, biz Koç Ailesi olarak bunun altından

kalkamayız’

dedi. Ondan sonra Aslan Bey artık bana kızmaya başladı. Yani nedir bu yılışıklık

der gibi. Bizim fabrika müdür muavinimiz, büyüğümüz bizim ağabeyimiz. Aradan 15-20

dakika geçti

‘Efendim ben sizin müdürünüzüm, ben diyorum ki yarın çok önemli bir olay

var. Bunu Vehbi Bey’in görmesi lazım olan bir olaydır diyorum. Eğer bu olaya şahsen