

88
iki kısımdan oluşuyordu. Birisi yüksek taraf lokaldir. Öbür taraf ise güreş salonudur.
Çatısına bakarsan lokalin, yekpare bir çatı değildir. Orada çift minderli bir güreş salonu
ölçüsü vardır. Yani gerektiği zaman güreş salonu olacak, gerektiği zamanda da büyük
olaylarda, düğünlerde falan yekpare olarak açılacak. Oraya da çok destek aldık.
Erdoğan Bey’den, ‹nan Bey’den, Bülent’ten. Fakat orada kritik kişi Üstün Aydınalp’tir.
O sırada Nedim Karakaş satın almada çalışıyordu. Full time sporla uğraşan birisi de değildi.
Sonradan Kaynak Küçükpınar bana,
‘Nedim’in sporla ilgilenmesi benim işimde sıkıntı
yaratıyor. Nedim’i sen kadrona al’
dedi. Nedim’i ben o zaman Spor Kulübü’ne aldım. ‹lk
başta o futbol şubesi sorumlumuzdu. Ondan sonra baktım ki ya bu işi çok seviyor. Dışarıdan
hep adam getiriyoruz idareci olarak ama basketbola bir türlü tutunduramıyoruz. Çünkü bizim
beklentilerimiz, disiplin anlayışımız, para kullanış biçimimiz var. Dışarıdan gelen adamlar
bunlara uymuyor.
‘Bilen bir adam gelip burada başımızı her dakika ağrıtacağına, en
azından bilmeyen içimizden güvendiğimiz bir adam olur öğrenir’
dedik. Bak, Nedim o
gün basketbola sıfır bilgi ile geldi, bugün artık Türk Basketbolu’nun en önemli en tecrübeli
isimlerinden biri oldu. ‹şte güvenmek lazım insanlara. Yapamaz ne demek yani. Geçmişinde
basketbol yokmuş, benim geçmişimde güreş var mıydı
?
Bana söylüyorlardı güreşle ilgili,
‘Sen
güreş yaptın mı
?
’
diye. Ben güreş müsabakası bile seyretmedim. Ama bir noktaya geldim
güreş otoritelerinden güreşi daha iyi bilir hale geldim, hala, bugün. Nedim futbolu bıraktıktan
sonra bu görevi o sırada Gövde Atölyesi’nin Şefliği’ni yapan hepimizin sevdiği ve saydığı Suat
Maner’e verdik. Sonradan rahmetli Suat Maner ile çok güzel futbol ve spor hatıralarımız oluştu.
Hep hatırladığımızda bazen acı çektik bazen çok güldüğümüz olaylar cereyan etti. Rahmetli
Suat Maner fabrika için çok önemli bir kişiydi.
TOFAŞ’ın şehirle olan ilişkisi o kadar kuvvetlendi ki bu sırada. Bursa’yı biz hiç ihmal etmedik.
Bursa şehri bizim bütün aktivitelerimizde yer aldı. Biz hep TOFAŞ Bursalı’dır, temasının üzerinde
çok durduk. Dünyanın her yerinde de Bursa adı üzerinde çok durduk. Liselere çok yardım
ettik. Bursa Erkek Lisesi’ne, Sanat Lisesi’ne, başka liselere. Türkiye’de, işte duyuyorum ben,
bilmem nereye motor hediye edilmiş. O zaman biz 70’li yıllarda çalışan motorlar hediye
ettik. Biz o sanat okulları projesi içerisinde endüstri meslek lisesi mezunlarına yarım dönem
staj yapma keyfiyeti ki sonradan kanun haline geldi, ilk kez TOFAŞ’ta denendi. Biz çok
başarılı icraatlar yaptık. O dönemde Türkiye’de öyle bir kıtlık vardı ki mazot yok otobüsleri
taşıtmak için. Biz o talebeleri geri göndermedik. Herkes söyledi, dediler ki
‘artık bu talebeleri
gönderelim çünkü artık bunu taşıyacak mazotumuz yok.’
Yani biz ondan vazgeçmedik, o
sırada bile fabrikamıza geldiler, öğrenmeye devam ettiler ama faydalı da oldular. Onlar bir
asalak değildiler. Biz onları branşları ile ilgili olarak resmen işte çalıştırıyorduk. Dolayısıyla bir
şey öğrenirken bir şey de veriyorlardı. Yani onların sıradan bir çalışandan farkı yoktu. ‹yilerini
seçiyorduk, şirket içinde doğru dürüst bir şekilde de istihdam ediliyorlardı. Dolayısıyla inanılmaz
bir projeydi. Sonra gazetelerle müthiş bir ilişkimiz vardı. Bu ilişki bizim endüstri ilişkilerimizi de
etkiledi. Ben sana şunu söyleyeyim, 12 Eylül’den önce biliyorsun işçi çıkartmak yasaktı. ‹şçi