

89
çıkarttığın zaman belirli prosedürler işliyordu. ‹şçi Bulma Kurumu’na başvuruyorsun, Çalışma
Müdürlüğü’ne gidiyorsun, registrasyonlar yapıyorsun, listeler veriyorsun, listeler alıyorsun. Bizim
fabrikamızda öyle bir hal geldi ki, öyle bir an geldi ki bin kişinin işten ayrılması gerekiyor,
bin kişi. Bizim fabrikamızdan bin kişi ve yahut sekiz yüz kişi işten ayrıldı, hepsi rızasıyla ve
isteğiyle, sıraya girerek. Yani zamanı gelen adama bir ufacık bir telkinde bulunuyor, insanlar
geliyor paralarını pullarını alıyor, öpüşüyorlar ve ayrılıyorlar. Düşünebiliyor musun yani, bir yer
düşün beş yüz, altı yüz, yedi yüz kişi işini kaybediyor ve Bursa’da bir satır hiçbir gazetede
yer almıyor. Nasıl oluyor yani, Bursa Şehri, 2500-3000 kişi çalışıyor TOFAŞ’ta. Ekonomik
kriz öyle bir hale gelmiş ki bir tane otomobil satılmıyor. Renault aynı durumda, Renault bir
kişi çıkartamadı. 12 Eylül’e kadar 12 Eylül rejiminin ilk çıkardığı beş karardan bir tanesi iş
yerlerinden işçi çıkartılamaz kararıdır. Yedinci karar, Renault bir istisnadır kararıdır. Renault için
özel karar çıktı, yedinci karardır. Dikkatini çekiyorum.
Biz sadece problemi anlattık işçimize, yani anlattık. Ama samimi olarak anlattık. ‹lk önce
ekonomik durumu iyi olabilenler, eşi çalışanlar, başka başka yani çeşitli kriterler uyguladık.
O kriterlere uygun olarak insanlara haber gittiği zaman hiç kimse itiraz edip de bilmem
ne yapmadı. Geldi, sıraya girdi, dilekçe verdi, ayrıldı. Erdoğan Bey
‘Ne oluyor
?
’
diye
soruyor. Erdoğan Bey’e ‘
Benim odamla yemekhane arasında şu anda 150 kişi ayrılmak
için kuyrukta’
diyorum.
‘‹nanmam’
diyor. Dedim ki
‘‹nanmıyorsanız kendiniz gelin bakın.’
Böyle bir endüstriyel ilişkiler yapısı oluştu orada. ‹şçi bize itimat etti. Bu itimat, evet bizim sosyal
ilişkilerimizin kuvveti, sosyal asistanlıkla, TOFAŞ Fabrikası’nın içinde sosyal asistanlık yapanlar
vardı. Ne demek bu sosyal asistan
?
Yani işçinin ailesinin çocuğunun problemleri ile meşgul
olan birim vardı, insanlar vardı. Yani şimdi örnek vermeyeceğim. Biz şuna dikkat ettik. Kulüple
çalışanların menfaatleri çakışmasın. Yani kulüpte oynayan sporcular ve fabrikada çalışan
insanlar, memurlar, işçiler birbirlerine muarız olmasın. ‹şte onlar sporcu, şımarıktır, onlar fazla
para alır, biz işte az çalışırız. Buna o kadar ehemmiyet verdik ki başka kurumlarda bu yoktu.
Büyük çatışmalar oldu o yüzden. Kulübü desteklediği için bazı işyerlerinin başı derde girdi.
Biz de hissettik, anlatabiliyor muyum
?
Bizim işçimizle spor birbirini tamamladı. Hatırlarsan
bizim kafilelerimizde hep, otobüslerimizde TOFAŞ’tan 10 tane 15 tane işçi memur vardı.
Yani mecburdu bir TOFAŞ kafilesi beraberinde 5 tane formen, 3 tane sendikacı ve yahut
işçiyi beraberinde götürmeye yurt dışına. Yani bunun kayıtları orada. Düşünebiliyor musun,
Türkiye’den yurt dışına gitmenin zor olduğu, dövizle bile gitmenin zor olduğu bir dönemde 150
kişi kadar TOFAŞ’tan işçi yurt dışına gitti, TOFAŞ’ın davetlisi olarak. Hayatlarına etkiledi bu.
Yani hala insanlarla karşılaştığımızda bu öyküleri anlatıyorlar. Yani spor, endüstriyeli etkiledi.
Endüstriyel de sporu etkiledi.
Bir olay daha anlatayım. Bu olayda sporun etkisinin hangi boyutta olduğunu düşünün.
TOFAŞ Fabrikası o kadar kötü bir ekonomik durum yaşıyordu ki parası yok, yani en ufak
ödemesini bile ödeyemiyor. O zamanda bile bu kulübü kapatalım diye kimsenin aklından
geçmedi. Neden
?
Çünkü kulübü yönetirken dikkatli yönettik. Yani işimizi desteklemesine önem