

130
Takımımız var. Bu takım belli bir takım şeyler yapıyor. Fakat siz TOFAŞ yöneticileri olarak
ya bu takımı bir yere getirin, şampiyon yapın veyahut da böyle sürüncemede bırakmayın
o zaman takımı lağvedin.’
gibi bir söylemde bulundu. TOFAŞ Han’daydık. Yanılmıyorsam
dördüncü kattaydık. Tam asansörlere doğru yürüyorduk. ‹nan Bey’in gündem maddesi bu de-
ğildi. Fakat toplantının akabinde yürürken sonradan aklına gelmiş. Belli ki kafasına not etmiş
benimle bunu konuşmayı kararlaştırmış. O sırada toplantının çıkışında, asansöre binene kadar
bunu söylemişti. TOFAŞ’ta 2-3 yıllık genel müdürdüm. Basket takımımızın varlığını biliyordum ve
takımı çok sathi olarak takip ediyordum. Buna rağmen bir anda, hani bir kimyasal reaksiyonun
oluşması için belli bir moleküler yoğunluğun, belli bir ısının olması gerektiği gibi bir anda bir
kıvılcım çaktı!.. Yaşamakta olduğumuz ve yukarıda bahsettiğim sorunlara bizim kulübümüzün
basketbol takımı cevap verebilirdi. Bu iki konunun üst üste oturabileceği aklıma geldi. Biz B
sınıfı, C sınıfı araçlar üretiyorduk. FIAT markası sihirli bir marka. Daha çok gençlere yönelik,
iyi yol tutan,çabuk süratlenen, yani genç arabası üretiyorduk. Uno’yu devreye koymuştuk. Bas-
ketin yükselmekte olan popülaritesi ile önce ulusal sonra uluslararası başarılar kazanabilirsek
bu defa tüketicimiz, halkımız, devletimiz ve hükümetimiz ile ayrı düşmüş yollarımızı yaklaştırıp
onların gözünde bir milli değer haline gelebileceğimiz kanaati oluşturdu. Nezih Olcay’a gittim.
Nezih’le önce bunu konuştuk tabi. Nezih’in o güne kadar bu konunun ne kadar içinde olduğu-
nun farkında değildim. Gördüm ki çok içinde… Ben o güne kadar üretim ve yatırım sorunlarıyla
ilgileniyordum. Bu nedenle Ersin Bey’in bizim kulübün başkanı olduğunun da çok farkında
değildim. Kıvılcım çaktı demiştim ya… O kıvılcımdan sonra basket takımı gündemime girmeye
başladı. Basketbolu şirket politikasının bir sosyal sorumluluk projesi yönüyle değil de şirketin
kamu neznindeki konumunu dolayısıyla iş sonuçlarını direkt değiştirebilecek etkileyebilecek bir
fırsat olarak değerlendirmeye başladım. Nezih ile bunu görüşüyorduk. Bursa’ya geldiğimde de
Ersin ile görüşüp ondan bilgi aldım. Bursa’daki spor tesisine gidip sporcuları ziyaret etmeye,
maçları televizyondan seyretmeye kısaca ilgilenmeye başladım. Tabi o yıl sezon ilerlemişti,
sonuna varıyordu. Nezih ile iddialı bir takımı organize edebilmek için bir çalışmanın gerekti-
ğini konuştum. Detaylara hiç girmedim. Nezih ve Ersin ilgileniyorlardı. Takımı uzun dönemli
bir perspektifte başarıya götürmek için yavaş yavaş altyapısının oluşturulması gerekiyordu. ‹yi
oyuncularla takımın desteklenmesi,yabancıların transferi derken o güne kadar sadece bir izle-
yici olarak arada bir seyrettiğim ve ilgilendiğim bir konunun içine girdim. Bir şirketin yatırım,
üretim, insan kaynakları politikalarına yön verir gibi basketbol da gündemimin önemli madde-
lerinden biri haline geldi. O güne kadar takımın bir takım başarıları vardı. Fakat hiçbir zaman
Lig Şampiyonu olmamıştı. Kupayı belki çok eskiden bir kere kazanmıştı. Ama bu sürekli olarak
tekrar eden bir başarı değildi. Bu arada Türkiye Basketbol Ligi de çok daha boyutlu, önemli,
yabancıların içinde oynadığı ve çok iddialı bir lig olmaya, Türk Basketbolu da Avrupa’ya
damgasını vurmaya başlamıştı. Bu ligde 2-3 yıl içinde bir neticeye varmak, şampiyonluğu elde
edebilmek hedefine yönelik çalışmalar yapıldı.