Previous Page  101 / 226 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 101 / 226 Next Page
Page Background

100

Gökçe Bayındır, Jan Nahum, Ersin Taş, Ergun Gürsoy ve Mehmet Ağar (ön sıra); Savaş Arıkan, Bülent Sayar(arka sıra)

Bursa Atatürk S. Salonu’nda TOFAŞ-Aris Koraç Kupası Final maçını izlerken

yok. Oynadık ve kaybeden taraf olduk.

Sonrasında 1998-99 ve 1999-2000 sezonlarında hem Lig Şampiyonluğu, hem Türkiye

Kupası’nı kazandık. 98-99’da Cumhurbaşkanlığı Kupası’nı da aldık. 90’lı yılları şöyle bir

özetlemiş olduk. Ama bu dönemin detayına girmek gerekiyor. Gerekiyor çünkü TOFAŞ Spor

Kulübü’nün yönetim şekli, ayrıcalığı ve spora yatırımları vurgulanabilsin!

Sporcu olabilmek için genellikle gençlere ve ailelerine anlatılmaya çalışılan bir konu vardır.

Spora başlayınca genç, ailesi tarafından mutlaka desteklenmeli, teşvik edilmelidir. Spor eğitimi

yanında genel eğitimini aksatmamalı, okuluna da başarılı bir şekilde devam etmelidir. Spora

ve eğitimine harcanan zaman spor eğitimcisi ve ailesi ile birlikte planlanarak dengelenmelidir.

Bütün bunların sonunda da çok sabırlı olunmalı, hiçbir zaman aşırı hırsa kapılınmamalıdır.

Biz yöneticiler için de böyledir. Öncelikle bizim tarzımızdaki yöneticilerden bahsediyorum

tabii. Yani profesyonel işinin yanında amatörce başka bir görevi de yüklenen yöneticilerden

bahsediyorum. Önce profesyonel asli görevin ile diğer amatör görevine harcadığın zamanı

dengeleyeceksin. Tabii bu denge kolay kurulmuyor. Amatörce yürüttüğün işi de başarabilmek

için ailenin zamanından çalmak mecburiyetinde kalıyorsun. O zaman da işte ailenin fertlerinin

desteği, bir zorunluluk oluyor. Ben bu desteği eşimden ve çocuklarımdan hep buldum. Sadece

ben mi

?

Değil tabi, TOFAŞ’ta asli görevlerinin yanında sporla ilgilenenlerin hepsi ailelerinin

zamanından çaldılar. Bu uğraşı hobi haline getirdiler. Örnek mi

?

Al sana bir sürü örnek!

Hem de yalnız, TOFAŞ’tan değil TOFAŞ dışından da görev alanlardan örnekler: Kulübün