

112
yaşadım. Ayağımda bir sakatlık vardı, değil koşmak yürüyemiyordum bile. Sezon başı Ankara’da
operasyon geçirdim. Bu sakatlık öncesinde de bir rahatsızlık oluşmuştu idrar torbamda. Polip
oluşmuş kanamıştı yaz ayları içersinde. Düzenli kontrol edilmesi gerekiyordu. O son sene
üç ayda bir ‹stanbul’a gidiyor, orada hastaneye yatıp, narkoz alıp kontrollerimi yaptırıyor,
sonrasında tekrardan narkozun üstümdeki etkisini atarak top oynamaya çalışıyordum.
Kenarda oturarak top oynamak zordur bunu biliyordum. Son sezonumda bunu deneyerek
görmek bana çok daha zor geldi. Kendinizi çok iyi hissettiğiniz dönemler oluyor, ki sürekli
oynayan bir sporcu bunu çok iyi bilir, ancak antrenörüne, kulübüne söz vermişsin, Mete de
seni fazla oynatmıyor, Murat’ı kazanmak adına karışmayacaksın... Ama Murat da kendine
güvenenleri ona şans verenleri mahçup etmedi doğrusu. Nihayetinde zor bir sezondu benim
için.
Ve o sezon da yarıfinalde Efes Pilsen’e kaybettik. Best of three oynuyoruz, ilk maçı Bursa’da
kazandık. ‹kinci maçı ‹stanbul’da uzatmada kaybettik. Son maçı da tekrar Bursa’da oynadık ve
onu da uzatmada kaybettik Efes’e. Biz, ‹stanbul’daki maçı kazansaydık zaten turu geçmiştik.
Ama iki maçıda uzatmada kaybettik ve elendik. Benim son maçım Efes’e karşı oldu. Ben de
basketbol formamı maçtan sonra çıkarttım astım potaya.
TOFAŞ’taki sporculuk yıllarım hayal kırıklıklarının yaşandığı, ama bunun yanında ilk kupaların
elde edildiği, çok inişli çıkışlı bir grafikle geçti. Ama o yaşadığım dört yılda ben, hem Bursa’yı
çok sevdim, hem TOFAŞ’ı.
Basketbola veda ettikten sonra ‹stanbul’a gittim. ‹ki sezon ‹stanbul’da Basketbol
Federasyonu’nda altyapı menejerliği ve yöneticilik yaptım. Nur Gencer’in yanında ‹dari
Koordinatör Yardımcılığı görevinde bulundum, onunla ve Coşkun Teziç ile beraber çalıştık.
Federasyonda Spor Yöneticisi olarak ilk eğitimlerimi aldım diyebilirim. Nur Gencer’in Basketbol
Federasyonu’ndan ayrılmasından sonra ‹dari Koordinatör görevi bana verildi.
1994 yılında TOFAŞ beni geri çağırdı. ‹stanbul’da yine Ersin Bey ve Nezih Bey ile bir
araya geldik.
‘Yeni bir vizyonla, yeni bir çehreyle, yeni bir ekiple çalışma yapacağız. Bunun başında
seni görmek istiyoruz idareci olarak’
dediler. Dedim ki
‘Nedim Ağabey var, olur mu
?
Olmaması lazım.’
Onlar
‘Nedim başka bir görev alacak’
dediler. Ben de bundan çok
büyük haz alacağımı, bundan çok büyük gurur duyduğumu onlara söyledim.
Sonra Bursa’ya geçtim ve kulübe uğradım, amacım çalışacağım ortamı görmekti. Nedim
Abi’de oradaydı. Onunla biraz ayaküstü konuştuk. Nedim abi;
‘Efe şöyle yapacaksın böyle
yapacaksın’
filan, bana bir takım şeyler söyledi. Tabi hoş bir durum değildi esasında Nedim
Abi için de, benim için de. Çünkü ben Nedim Karakaş’ı yıllarca ağabey olarak görmüşüm ve
onun yerine geliyorum, o ayrılıyor. Garip hisler diyeyim ben buna. Görev değişikliği mevzu
bahis. O günkü ortam benim için böyle, nasıl söylesem, hatırlandıkça beni rahatsız eden bir
durumdur. Onu yaşadım.
Kulübümüzde iki üç tane tane masadan başka pek bir şey yoktu. Daktilo ile yazıyoruz,
bilgisayarımız yok, faks yok, fotokopi makinesi yok. Kurumsallıktan oldukça uzaktık ve bir kulüp