

110
Konuşursanız en azından çözüm yolları bulunabilir’
diye konuştum. Kimse konuşmadı bu
sefer ben bir takım sıkıntıları anlattım. Şöyle oldu, böyle oldu, antrenör şöyle yaptı, oyuncu
bunu düşünüyor, arkada yüzü burada kendisi de anlatsın filan diye... Bütün olanları büyük
bir açık yüreklilik ile, hatta Amerikalı spocumuz için yanlış pozisyonda oynuyor filan diye, o
da
‘Evet’
dedi,
‘Ben yanlış pozisyonda oynuyorum’
. Amerikalı sporcumuz enteresan şeyler
söylemişti, nasıl transfer olduğu hakkında hikayesini anlatmıştı bizlere, onu da aktardık Osman
Bey’e. Osman Bey de bundan dolayı rahatsız oldu, Amerika’ya kendisi de gittiği için çok
üzüldü. Bir sezon önce Amerikalı sporcumuz sakattı, el parmağı kırıktı ve hiç maç yapmamıştı.
Dolayısıyla hiç top oynamamış ama kendi oynuyormuş gibi süsleyip allayıp pullayıp kendini
TOFAŞ’a pazarlamıştı. O zamanlar menajerlik olgusu şimdiki gibi gelişkin değildi. Amerika’ya
gittiğin zaman turnuvaları seyrediyor, sporcuları beğeniyor, sonra onunla konuşuyor, anlaşırsan
oyuncuyu alıp geliyordun. Onun menajeri bunun menajeri filan yoktu. Adam üstünden para
kazanılmıyordu kısacası. O toplantıda yönetime bütün sıkıntılarımız aktarıldı. Bir hafta ya da
on gün sonrasında tekrar bir toplantı yapıldı. Bu sefer yönetim bizi çağırdı. Bize söylenilen
şey özetle şuydu, TOFAŞ’ta bir ilke vardır, o ilkelerden bir tanesi de kiminle yola çıkmışsak
onunla yolu tamamlarız. Bu takımda sizler profesyonel oyuncularsınız. Profesyonel oyuncular,
profesyonelliklerinin gereklerini yerine getirmek zorundadırlar. Keza antrenör de profesyonel bir
insandır, o da görevlerini yerine getirmek zorunda. Dere geçerken at değiştirilmez diye bir laf
vardır. Bu bizim ilkelerimizden bir tanesidir. Bugüne kadar nasıl çalıştıysanız bundan daha çok
çalışarak görevinizi yerine getirmek sorumluluğunuzdur. Buna göre çıkın mücadelenizi yapın
dendi. Ve doğru bir karardı bence. Çünkü biz antrenör değişikliğini istemiyorduk. Yalnızca
dertlerimizi aktarmıştık.
Toplantılar sonrasında işler hiçbir zaman düzelmedi. Sonuçta, 6 maç kala zannediyorum,
Önder Ağabey kendi istifa etmek istedi. Yönetim de bunu kabul etti ve oyuncularla tekrar
toplantı yapıldı. Mete Babaoğlu’nun antrenörlüğe getirildiği bizlere söylendi. Mete, o dönem
yardımcısıydı Önder Ağabey’in. Mete Babaoğlu antrenör olduktan sonra ve hatta öncesinde
tüm oyunculara teker teker konuşmalar yaptı.
‘Böyle bir değişiklik olursa bana güvenir misiniz
?
Benim yapabileceğime inanır mısınız
?
’
Ben
‘TOFAŞ bizim için çok önemli bir camia, madem
ki buraya profesyonel olarak geldik, sen değil Ahmet, Mehmet kim olursa olsun bunu
düzeltmek için elimizden geleni yapmamız lazım. Kaldı ki sen bizi tanıyorsun. Bu bizim
için bir avantaj olur’
dedim Mete’ye. Diğer arkadaşlarda bu doğrultuda şeyler söylemişler.
Böylece doğal olarak birlik beraberlik oluştu. Ekip olduk, bir takım ruhu oluştu. Son altı maçın
beşini kazandık. Arada daha önce bahsettiğim Beykoz maçı da var. Ama federasyonun almış
olduğu yanlış karardan küme düştük. Düştüğümüz senede de çocuklara ben şöyle demiştim, hiç
unutmuyorum:
‘Bir halt ettik, bu takımı küme düşürdük. Hata tamamen bizdedir. Hiç bir yere transfer
olmayacağız. Eğer bizimle çalışmak isterlerse, hiçbir şey talep etmeden herkes kaderine
razı olacak. Bu takımı tekrar layık olduğu 1. Lige çıkartacağız. Bu bizim asli görevimizdir.