Previous Page  111 / 226 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 111 / 226 Next Page
Page Background

110

Konuşursanız en azından çözüm yolları bulunabilir’

diye konuştum. Kimse konuşmadı bu

sefer ben bir takım sıkıntıları anlattım. Şöyle oldu, böyle oldu, antrenör şöyle yaptı, oyuncu

bunu düşünüyor, arkada yüzü burada kendisi de anlatsın filan diye... Bütün olanları büyük

bir açık yüreklilik ile, hatta Amerikalı spocumuz için yanlış pozisyonda oynuyor filan diye, o

da

‘Evet’

dedi,

‘Ben yanlış pozisyonda oynuyorum’

. Amerikalı sporcumuz enteresan şeyler

söylemişti, nasıl transfer olduğu hakkında hikayesini anlatmıştı bizlere, onu da aktardık Osman

Bey’e. Osman Bey de bundan dolayı rahatsız oldu, Amerika’ya kendisi de gittiği için çok

üzüldü. Bir sezon önce Amerikalı sporcumuz sakattı, el parmağı kırıktı ve hiç maç yapmamıştı.

Dolayısıyla hiç top oynamamış ama kendi oynuyormuş gibi süsleyip allayıp pullayıp kendini

TOFAŞ’a pazarlamıştı. O zamanlar menajerlik olgusu şimdiki gibi gelişkin değildi. Amerika’ya

gittiğin zaman turnuvaları seyrediyor, sporcuları beğeniyor, sonra onunla konuşuyor, anlaşırsan

oyuncuyu alıp geliyordun. Onun menajeri bunun menajeri filan yoktu. Adam üstünden para

kazanılmıyordu kısacası. O toplantıda yönetime bütün sıkıntılarımız aktarıldı. Bir hafta ya da

on gün sonrasında tekrar bir toplantı yapıldı. Bu sefer yönetim bizi çağırdı. Bize söylenilen

şey özetle şuydu, TOFAŞ’ta bir ilke vardır, o ilkelerden bir tanesi de kiminle yola çıkmışsak

onunla yolu tamamlarız. Bu takımda sizler profesyonel oyuncularsınız. Profesyonel oyuncular,

profesyonelliklerinin gereklerini yerine getirmek zorundadırlar. Keza antrenör de profesyonel bir

insandır, o da görevlerini yerine getirmek zorunda. Dere geçerken at değiştirilmez diye bir laf

vardır. Bu bizim ilkelerimizden bir tanesidir. Bugüne kadar nasıl çalıştıysanız bundan daha çok

çalışarak görevinizi yerine getirmek sorumluluğunuzdur. Buna göre çıkın mücadelenizi yapın

dendi. Ve doğru bir karardı bence. Çünkü biz antrenör değişikliğini istemiyorduk. Yalnızca

dertlerimizi aktarmıştık.

Toplantılar sonrasında işler hiçbir zaman düzelmedi. Sonuçta, 6 maç kala zannediyorum,

Önder Ağabey kendi istifa etmek istedi. Yönetim de bunu kabul etti ve oyuncularla tekrar

toplantı yapıldı. Mete Babaoğlu’nun antrenörlüğe getirildiği bizlere söylendi. Mete, o dönem

yardımcısıydı Önder Ağabey’in. Mete Babaoğlu antrenör olduktan sonra ve hatta öncesinde

tüm oyunculara teker teker konuşmalar yaptı.

‘Böyle bir değişiklik olursa bana güvenir misiniz

?

Benim yapabileceğime inanır mısınız

?

Ben

‘TOFAŞ bizim için çok önemli bir camia, madem

ki buraya profesyonel olarak geldik, sen değil Ahmet, Mehmet kim olursa olsun bunu

düzeltmek için elimizden geleni yapmamız lazım. Kaldı ki sen bizi tanıyorsun. Bu bizim

için bir avantaj olur’

dedim Mete’ye. Diğer arkadaşlarda bu doğrultuda şeyler söylemişler.

Böylece doğal olarak birlik beraberlik oluştu. Ekip olduk, bir takım ruhu oluştu. Son altı maçın

beşini kazandık. Arada daha önce bahsettiğim Beykoz maçı da var. Ama federasyonun almış

olduğu yanlış karardan küme düştük. Düştüğümüz senede de çocuklara ben şöyle demiştim, hiç

unutmuyorum:

‘Bir halt ettik, bu takımı küme düşürdük. Hata tamamen bizdedir. Hiç bir yere transfer

olmayacağız. Eğer bizimle çalışmak isterlerse, hiçbir şey talep etmeden herkes kaderine

razı olacak. Bu takımı tekrar layık olduğu 1. Lige çıkartacağız. Bu bizim asli görevimizdir.