

U L U D A Ğ Ü N İ V E R S İ T E S İ ’ N İ K U R A N D E R N E K
92
dım öyle bir şey, yapar mıyım?”
dedi . Biz gülüşüyoruz. Sonra jandarma ko-
mutanı geldi, dedi ki
“Yahu siz manyak mısınız, kafayı mı yediniz? Kaza
yaptınız, ölümden döndünüz, gülüyorsunuz”
Yani böyle bir ekiptik biz. Ama Sedat Tolga’nın çok faydası var. Ne faydası
var, valinin derseniz. Osman Aktan’ı serbest bıraktı. Ne zaman isterse, Anka-
ra’ya gitti. O rahatlığı da verdi. Allah ondan da razı olsun, rahmet eylesin, o da
öldü.
Tıp Fakültesi Bursa’ya getirilirken önce Prof. Dr. Fikret Karaca’yı getirdik,
binayı aldık, boş olarak.
“Ben burada ne yapacağım? Burası boş, sandalye
yok! Ben burayı istemem”
dedi. Ben de hemen Cihat’a, Osman Ağabey’e
falan
“Siz bunu oyalayın, ben hemen geleceğim.”
dedim. İnönü Caddesi’nde
bir çelik eşyacısı vardı. Hemen oradan bir masa, iki sandalye, bir halıfleks, on-
dan sonra bir tane elbise askısı, ufak dolap, bir de telefon aldık, geldik. Hemen
odaya yerleştirdik, aceleyle. Oraya fakülteye girerken sağdaki odaya bu masa-
ları falan koyduk. Sonra
“Hocam işte, makamınız burası”
dedik. Tam tiyatro
yani. Hoca da razı oldu,
“Tamam”
dedi. Daha sonra doktor bulma sıkıntısı gel-
di. Aydoğan Öbek, profesör. Aydoğan’ı getirdik. Çekirge’de Adapalas Lokanta-
sı’nda ikna etmeye çalışıyoruz. Aydoğan dedi ki,
“Ben buraya gelirsem, ayda
en az 10 bin lira benim elime para geçmesi lazım. Benim masraflarım var.”
“Hoca, biz sana muayenehane açalım. 6 bin 7 bin kazandıysan 3 bin
lirayı biz verelim. Ama 10 bin kazandıysan bizden bir şey isteme. 15 bin
kazandıysan al hepsi senin olsun; az olursa biz seni takviye edelim”
Ona
ikna oldu. Ondan sonra
“Yalnız bir şartım daha var.”
Dedi.
“Nedir?”
dedik.
“Burada asistan yok, bir şey yok. Benim 5 tane de asistan getirmem lazım.”
Kadro yok, maaş verecek durum yok.
“Hoca, tamam. 5 tane de asistan bul
getir.”
3 bin lira bir kişinin maaşı. Mustafa Yurtkuran da dahil o asistanların
içinde. İlk gelenlerin içinde Mustafa da dahil 5 tane asistan geldi. Yapı Kredi
Bankası’ndan, Belediye’nin yanındaki bankadan, her ay iki sene o asistan arka-
daşlar gittiler maaş aldılar, üçer bin lira. Ve bunları ödeyenlerden bir tanesi de,
benim. Helal-i hoş olsun. Ben ve arkadaşlarım, iki sene bu çocukların maaşını
verdik. Esnaf verdi, dışarıdan. Ve artık yavaş yavaş malzemeler alınmaya baş-
landı. Tam açılacak, talebe hareketleri başladı. Fikret Karaca, yüzü kıpkırmızı,
bir hastalığa uğradı. Kızı Amerika’daydı. Ona gitti. Nuri Erbak’ın evinde otu-
ruyordu, Fikret Ağabey. Çekirge’de Nuri Erbak’ın apartmanı vardı. Orada, ki-
racıydı. Gitti, geldi ve o kırmızılık geçmemiş. Fikret Ağabey geldi dedi ki
“Ben
yapamayacağım, talebe hareketleri başladı.”
O zaman da Fethi Tezok girdi
devreye. Asker hocaydı, herhalde asker disiplini sağlanırdı, diye düşünüldü. O
girdi devreye. O dekan oldu ve artık Çekirge’de Karagöz’ün yan tarafında bir
apartman tutuldu. Üniversitenin bürosu olarak evraklar falan. Üniversite kabul