Previous Page  89 / 192 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 89 / 192 Next Page
Page Background

U L U D A Ğ Ü N İ V E R S İ T E S İ ’ N İ K U R A N D E R N E K

89

götürdüm yerine bıraktım. Millete, para alabiliriz dedim. O günden sonra Bur-

sa’daki muhasebeci, memurlar bile

“Hepsini ödeyin”

dediler. Tıp Fakültesi

sonrası

“Ne yapalım?”

dedik.

“Ziraat Fakültesi kuralım”

dendi. İzmir’de

Ege Üniversitesi’nin dekanı rahmetli Mustafa Uluöz. O zaman Ege Üniversite-

si’nde Yusuf Vardar, Rektördü. Necati Akgün, ben, Turhan Tayan, Osman Ak-

tan, AbdullahAksoy İzmir’e gittik. Pınarbaşı denilen bir yer var, İzmir’de. Bize

yemek verdiler ve biz iki gün tüm Ziraat Fakültesi’ni dolaştık. Yıl galiba 72’ydi.

Prof. Dr. Mustafa

Uluöz

(ege.edu.tr

)

Bursa’daki kestane ağaçlarının kanser olduğunu ora-

da öğrendik. 40 sene önce, burada kanser olduğunu

orada öğrendik. İki gün bize bütün her tarafı gezdir-

diler. Ziraat Fakültesi o kadar kolay iş değil. Keşke

herkes ziraat okumuş olsa da bakkallık yapsa. Çünkü,

deri onlarda, sebze, zeytinyağı, zeytin onlarda, ku-

maş onlarda. Her şey onlarda. Bir Ziraat Fakültesi

mezunu olmak çok güzel bir şey. Ama bunların hep-

sini yapmak kolay iş değil. Bizde bir Tıp Fakültesi

kurulmuş, ancak ikinci bir fakülteyi kurup üniversite

oluyorsun. Ve o zaman maaşlarını da kendin ödeye-

biliyorsun. Teşekkür ettik, Rektör Yusuf Vardar’a.

Ayrılırken Osman Aktan takıldı:

“Hocam bir şey unuttunuz galiba. Bize burada iki gündür ders veri-

yorsunuz. Bir şeyler yapıyoruz. Bize de bir belge verin”

diye bir espri yaptı.

Sonra döndük. Ziraat Fakültesi’nin olmayacağını anladık. Yani bu işin zor ol-

duğunu anladık.

Ferruh Ulukardeşler

(Bursa Hakimiyet Arşivi)

Ondan sonra İktisat Fakültesi devreye girdi. Fakülte

İstanbul Beyazıt’ta, 1972 olması lazım. Bir alacağım

vardı, İstanbul’a gittim.

“Patron dört saat sonra ge-

lecek”

dediler. Yahu, ne yaparım, ne ederim derken

İstanbul Üniversitesi’ne gittim. İktisat Fakültesi De-

kanı Esat Çam’la görüşmek istediğimi söyledim. Al-

lah rahmet eylesin.

Kapıda bekçiler telefon ettiler ve ben telefonda

“Efendim, ben Bursa Üniversitesi Kurma Derneği

üyesiyim, sizi rahatsız edip konuşmak istiyorum”

dedim o da

“buyurun”

dedi. Bize bir kağıt verdiler,

girdik içeri. Büyük salon, ikinci katta. Esat Çam, Orhan Bozcan, Akın İlkin,

Nevzat Yalçıntaş vardı. Oturuyorlardı, ben de gittim kendimi tanıttım.

“Tıp Fa-

kültesi var, İktisat Fakültesi’ni de kurabilirsek, üniversite oluruz”

dedim.