|
133
|
BASINDA 41 YILLIKYOLCULUĞUNÖYKÜSÜ : BURSAHAKİMİYET
Bursalı genci köşesinde böyle takdim etmişti Hıncal Uluç.
Mevzu bahis olan gençlerden biri ben, diğer ise yıllarca pek
çok gazete/dergi/televizyon/sahne projesinde ortaklaşa im-
zamızın çıktığı Utku Gürtunca’ydı. Bu “zarftan çıkan 2 genç”
meselesi yıllar yılı en “ciddi” eğlence malzememiz oldu.
Utku’nun Bursa basınıyla pek işi olmadı. Direkt İstan-
bul’a yerleşti. Benim ise bir ayağım hep Bursa’da oldu.
Basına profesyonelce adım attığım ve en uzun mesai
yaptığım kurum ise Bursa Hakimiyet oldu. Nasıl oldu
bu derseniz, özetle girişteki Uluç’un takdimine benzer
bir yanıt verebilirim:
“Sarı bir klasörün içinden çıktım.”
Daha da ilginci, yazarlık kariyerimin kritik her kavşak
noktasında kadim dostum sarı klasörüm de yanım-
daydı. Aslında her şey bir gün çok sevdiğim ağabeyim
Mehmet Gerçeksi’nin –ki Bursa Hakimiyet’in eski im-
tiyaz sahibi Armağan Gerçeksi’nin de oğlu olur kendi-
si- tarihi Ali Haydar Apartmanı’ndaki ofisine uğramamla baş-
ladı. Sohbet ederken laf lafı açtı ve ben Mehmet Abi’ye Bursa
gazetelerinden birinde bir şeyler yapmak istediğimi söyledim.
Mehmet Abi az düşündükten sonra o dönem Olay gazetesinin
pazar ekinde mizah sayfası yapan karikatürist Serdar Gilkal’ı
arayıp benden bahsetti. O da gelsin demiş.
Yazdığım çizdiğim her şeyi sığıştırdığım sarı klasörümü kol-
tuğumun altına sıkıştırıp yanına gittim. Beni çok iyi karşıladı.
Birbirimizi de çok sevdik. Yapabileceği çok fazla bir şey yoktu
ama kendi sayfasında seve seve küçücük bir köşe verebilece-
ğini söyledi.
“Hinoğluhin Lakırdılar” koydum ilk köşemin adını.
Serdar Gilkal’ın Bursa Hakimiyet’in
birinci sayfasındaki bir karikatürü.