Previous Page  43 / 192 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 43 / 192 Next Page
Page Background

U L U D A Ğ Ü N İ V E R S İ T E S İ ’ N İ K U R A N D E R N E K

43

“1975’te çıkan bir kanunla, Bursa Üniversitesi adını almıştık. Artık İs-

tanbul’la bağlarımızı kestik ve kendi başımıza Bursa Üniversitesi olduk ve

ilk rektörlüğümüze de Prof. Dr. Ömer Fethi Tezok seçildi. Allah rahmet

eylesin Ömer Bey de, asker kökenli bir mikrobiyoloji hocamızdı. Ve çok

heyecanlı bir insandı. Yani böyle bir kuruluşun başında bulunmaktan çok

hoşlanıyordu. O bakımdan, çok heyecanlı, çok yapıcı bir insandı. Çok kısa

zaman sonra kaybettik kendisini. Yani başlangıçta, Ömer Fethi Tezok bel-

ki daha uzun yaşasaydı, çok daha iyi şeyler yapardı diye düşünüyorum.

Fethi Hoca bir gün bizleri genç öğretim üyelerini topladı. Genç öğretim

üyelerini. “Bizim bir ambleme ihtiyacımız var. Yani üniversitemizin bir

amblemi olması lazım çocuklar”

dedi. Ve onun üzerine ben de bir çizim ya-

pıp, çizimi kendisine sundum.

Bu, Bursa Üniversitesi’nin ilk ambleminin çizimidir. Bunu, ben çizip ken-

disine gösterdim. Ama, hemen aktarayım, bu benim buluşum, orijinal bir çizim

değildir. Tarihi zenginlikleri olan Bursa’ya tarihi bir motif olsun diye, bunu

seçtim. Aslında Selçuklu’dan Osmanlı’dan bu yana, camilerde, medreselerimi-

zin kapıların yanlarındaki taş bezemelerin süslemelerinde bu motif var. Pek çok

yerde bu motifi göreceksiniz. Biz bunu yalnızca birini, cımbızla çeker gibi aldık

ve üzerinde de gördüğünüz gibi

“Bursa Üniversitesi 1975”

yazıyor. Amble-

min ilk şekli budur. Bunu da dediğim gibi, çizip kendisine götüren benim. Ve

çok beğendi, rahmetli Ömer Fethi Tezok. Çok heyecanlandı, hoşuna gitti.

“Bu

ne kadar güzel bir amblem olmuş”

dedi ve gerçekten demek ki güzel bir se-

çim yapmışım ki, o günden bu yana amblemimiz kullanılıyor.”

Uludağ Üniversitesi’nin kurucu rektörü Prof. Dr. Fethi Tezok hoca ile ilgili

birkaç anıyı da Tıp Fakültesi’nin eski dekanı ve 2011 yılından beri Uludağ

Üniversitesi Rektör Yardımcılığı görevini sürdüren Prof. Dr. Müfit Parlak şöy-

le aktarıyor:

“Fethi Hoca’nın dersleri hep dolu geçerdi. Bir ders sonrası

biz öğrencilerle birlikte eski fakültedeki yemekhaneye girdi. Bir baktık ki

tüm öğrenciler ayakta. Yemeğin içinden bir böcek çıkmış. Herkes hoca-

nın etrafını sardı, dert yanıyor. Kendisi Mikrobiyoloji uzmanı olduğu için

herkes ağzına bakıyor. Fethi Hoca yemeğin içinden çıkanı inceledi, gitti

ve kazandan aynı yemekten aldı. Bizlere dönüp, ‘Çocuklar bu pişmiş, bir

şey olmaz’ dedi ve yemeğe başladı. Oturduk hepimiz yedik. Bu anıyı hiç

unutamam. Bir de bir gün Mikrobiyoloji dersimiz vardı. İstanbul’da 2 yıl

beraber okuduğumuz Bursalı arkadaşımız Necmi Tunç (Şu anda Bursa

Devlet Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı) gelmişti. O da bizimle

derse girdi. Hoca o kadar kişinin içinde Necmi’ye döndü ve ‘Evladım ben

sizi hiç bu sınıfta görmedim. Sen bu sınıftan değilsin’ dedi. Hepimiz şaşır-

dık. En üzücü anım da Fethi Hoca’yı enfarktüsten kaybettiğimiz günün